rss: yazılar
arama
Erzincanlı Bir Veli ve Mesnevisi-2
Gel ey Vehbi, fakirliği açıkla! Tasavvufa göre bu konuda biraz söz söyle! Allah Rasulü s.a.v. “Fakirlik benim iftiharımdır.” buyurdu.
Bu sözden maksat -Allah bilir- ümmetin fakirliğidir.
Allah Rasulü’nün bununla övünmesi de şundandır: Fakirlik sıkıntıya sebep olmaz, Allah Rasulü de bu ümmetten.
Nitekim buyurdu ki: “Bu ümmetle iftihar ederim. Allahım, şükür ki bunu bana müyesser kıldın.”
Fakirlikten maksat, fanilik, yokluk da olabilir. Nitekim dünyanın varlığı yokluk üzerinedir, mutlaka yok olacak.
Yer ve gök, tamamı yok olacak, hepsi fani olacak.
İşte Allah Rasulü s.a.v. bunu muhabbet vesilesi sayar, bu yüzden yokluk ile iftihar ederdi.
Yine fakirlikten maksat, Allah’a muhtaç olmak da olabilir. O, bununla iftihar etmektedir.
Onun itimadı, güveni Allah Tealâ’yadır.
Allah Rasulü kanaat hazinesiydi. Cömertlikte de nihayete ermişti.
Dağlar altın olup aksaydı önünden, o yine de ümmetini isterdi.
Ümmeti için vatanını değiştirdi, ömrü boyunca dertli, sıkıntılı kimselere yardım etmek için uğraştı.
“Vatan sevgisi imandandır.” buyurdu ve Medine’de kalmasını böyle açıkladı.
Belki Allah Rasulü, bu vatan ile cennet sevgisini de söylemiş olabilir.
Nitekim cennete giren kişinin bütün işleri selamete erer.
Orada Hakk’ın cemalini görür, imanının tasdiki daim olur.
Allah’ın teccellisinin olduğu yerde kulun imanı artar.
Bu yüzden orayı sevmek imandandır.
Kabir de vatandır denilmiştir ve orayı seven tedarikli olur, hazırlanır ve öyle gider.
Fahr-i Alem Efendimiz’e dair
Allah Tealâ elçiler gönderdi cihana.
Adem Safiyyullah ilk peygamberdir, ilk insan da o.
Onu balçıktan yarattı ve ruhundan üfledi.
Ruhu ile onu mükemmel kıldı ve ona isimleri öğretti.
O atamızdır, melekler ona secde etmiştir. Bütün yaratılmışlar ona hürmet gösterir.
Daha sonra birçok peygamber geldi. Hepsi Allah’ın elçisidir, gerçektir, takva sahibidir.
Cümlesinden sonra gelmiştir Fahr-i Alem Efendimiz ve peygamberlerin mührü hükmündedir.
Bütün peygamberlerin en faziletlisidir, yaratılmışların en kıymetlisi.
Alemler O’nunla rahmet, dert ehli O’nunla şifa bulur.
Cümle alem, nebiler ve melekler ona karşı istekli.
O da severdi cümle halkı, insanları. Asla kalbinde kin tutmazdı.
Bütün kâfirlere dua ederdi. “Hidayet ver ya Rabbi” diye ricada bulunur,
Kimseye hor gözle bakmazdı. Kimseyi incitmez, gönül yıkmazdı.
Suçluları bağışlar, affeder, yüzlerini kara bırakmazdı.
Allah’tan ümmetini talep eder, gece gündüz çabasını bu uğurda harcardı.
Allahım! Habibinin hürmetine bizim de suçumuzu affet, bağışla.
İlahi! Senden Muhammed Mustafa’ yı bize şefaatçı kılmanı isteriz.
O’nun hürmetine bizi kabul et, senin rızana yol bulalım.
Dört halifeyi sevmek
Ebubekir r.a. oldu ilk olarak halife. Böylece vazife ona intikal etti.
Peygamberlerden sonra en faziletli insandır o. Sahabilerin de en faziletlisi odur.
Allah Rasulü s.a.v. ona “Sıddîk” demiştir. O daima O’nun sözünü tasdik etmiştir.
Ebubekir r.a. doğruluğun sadakatin şehri olmuştu. Hakk’ın lütfuna mazhar olmuştu.
Hak yol üzereydi daima, Allah Rasulü’nün de mağara arkadaşı.
Malını mülkünü Hak yolunda infak etti, kendisine bir şey koymadı.
Yüce Mevlâ Kur’an’da övdü onu.
Ondan sonra Hz. Ömer r.a. adaletle halifelik yaptı.
Alemi adaletle doldurdu, devrinde adaletin kapısı oldu.
Allah Rasulü, Hz. Ömer’e, hakkı bâtıldan ayırdığı için “Faruk” demişti.
Üçüncü halife Hz. Osman r.a. oldu. İnsanlar ve cinler hayâ ederdi ondan.
Onun zamanında Kur’an tertip edildi, toplandı. Mana aleminde bakıp, edeple Kur’an’ı sıraladı.
Allah Rasulü s.a.v. ona iki kızını verdi, ona iki kez inayet kıldı, yardım etti.
Bu yüzden onun lakabı “İki Nur Sahibi”dir. Takvası ile hayâ kapısı.
Onun ardından Hz. Ali r.a. halife oldu. O Allah’ın arslanıdır.
Yüce Mevlâ ona çok ihsanlarda bulunmuştur. Onun eliyle yardım göndermiş herkese.
Allah Rasulü ona kızı Fatıma’yı verdi. Yine ona ilmin usulünü öğretti.
O da ilmin kapısı oldu, bölümlerini açıkladı.
Bu dört halifeye hürmet ve saygı göstermek gerekir bize. Her birini mertebesine göre bilmemiz gerekir.
Onlar hakikat sırlarının hazinesidir. Nice incelikler onlarda zuhur etmiştir.
Onlar Peygamberimizin dostları, doğrulayıcılarıdır.
Onlara hürmet göster ve sakın onların hakkına girme!
Allah aşıklarına dil uzatma, onlarda bir kusur arama!
Mürşide bağlılık
Gel ey sâlik, bu asi kula kulak ver! İşit, dinle canı gönülden, bak neler der.
Devamlı olarak zikrini çekersen varlığın necat vesilesi olur. Kurtuluşa erersin.
Hatadan dön, tevbe et. Tasavvuf yolu üzere ol, söyleneni uygula.
Mürşidine karşı muhabbetli ol, hürmet göster ona.
Ne söylerse kabul et. Mürit olan böyle yapmalıdır.
Onun emrini tut, rızasını gözle, boş işleri terk et.
Mürşidinin yüzüne yüzüne bakma, sözüne kulak ver, dinle.
Meramını anlamamış olsan bile mürşidinin sözünü reddetme.
Aklın ermese bile kabul et. Kusur aramaya kalkma.
Mürşidin emri sana geçici bir sıkıntı veriyorsa da, Musa a.s. ile Hızır a.s.’ı düşün. Hakikatini anlamaya çalış.
Yanında boş sözler konuşma. O ne söylerse önem vererek dinle, kabul et.
Kullara hürmet
Gel ey Vehbi, Hak kelamını dinle, Hakk’a dair kim bir şey söylerse anla.
İki cihanda rahmet bulayım dersen, salât ile selama rağbet et.
Gel ey sâlik, can gözünü aç, mâsivâdan yüzünü çevir.
Allah’ın kullarına hürmet göster, gücünün yettiği kadar Hakk’ı anlamaya çalış.
İnsanlara karşı mülayim ol, nasihat et, doğruyu söyle. İstediğin şeyi Hak’tan iste, ondan rica et.
Kulun çalışması, çabalaması gerekir. Yardım ise Allah’tandır.
Yüce Allah kelamında Allah Rasulü s.a.v.’e hitaben buyurmuştur:
“Habibim! Allah’ın yardımı olmadan sevdiğini sen hidayete erdiremezsin. Ancak Hak Tealâ dilediğini hidayete erdirir, yüceltir.”
Kullar da irade gösterip çabalarlarsa hidayete kavuşup murada ererler.
Daima Hakk’ın muradını gözet, aradığını Allah’ın istediğinde bulursun.
Abdullah GÖKMEN – Semerkand Dergisi , Aralık 2009.
Bu yazı 398 kere okunmuştur.
Sosyal medya:
Tweetle